Film Arama

NOT: Sayfanın en altındaki Blog Arşivi kısmından aylara göre film seçimi yapabilirsiniz.

26 Ocak 2013 Cumartesi

Dark Shadows (Karanlık Gölgeler) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2012 Yapımı

Başrol: Johnny Depp, Eva Green

Collins sülalesi şehrin en güçlü ailelerinden. Öyle bir ev yaptırıyorlar ki amanın
dillere destan, şato gibi maşallah. Daha önce evin çocuğu olan Barnabas (Depp) ailesi
bir kazaya (!) kurban gidince evin tek sahibi oluyor. Hayatının aşkı Josette ile birlikte
mutlu bir ömür sürüyorlar ama evin görevlilerinden bir kadın da Barnabas'a tutuluyor.
Aşkına karşılık bulamayınca karanlık işlere yöneliyor ve bildiğin cadı oluyor işte.
Önce Josette'yi öldürüp sonra da Barnabas'ı vampire dönüştürerek onu hapsediyor.
İşler burada biter zannediyorsanız yanılıyorsunuz ! Tam 196 yıl sonra inşaat işçileri
Barnabas'ın mezarını açıyor ve vampir artık serbest kalıyor. Çok fakir duruma düşen
ailesini ve evini yeniden inşa etmeye başlıyor. Her şey güzel gidiyor derken Barnabas
şehrin en zengin firmasının  sahibinin o cadı olduğunu öğreniyor. sonra olaylar
birbirini kovalıyor ve fantastik yaratıklar da araya giriyor derken cadılı, vampirli,
kurt adamlı, büyülü bir filmimiz olmuş oluyor elimizde.

Filme ilk bakışın nedeni tabi ki Johnny Depp oluyor. Başta diyoruz bu adam varsa
her halukarda film izlenir. Zaten emin olun Depp olmasa filmin pek de izlenecek tarafı
yok. Galiba yapımcılar da bunu anlamış olacaklar ki Depp' i başrole koymayı
düşünmüşler. Ha tabi ki Johnny her zamanki gibi rolünün hakkını vermiş ama sadece
onun çabası ile de bir film döndürmeye çalışmak biraz ayıp olmuş. Ama yine de
izlemeyin demem, izleyin çünkü Depp bir harika !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 7,0

Bir cadı vampire aşık olmuş !



21 Ocak 2013 Pazartesi

Lost and Found: Sweet Lie (Yalandan Aşk) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2008 Yapımı

Başrol: Jin-Hie Park, Ki-Woo Lee

Orta okul zamanları. Başroldeki kalın çerçeveli gözlüklü arkadaşımız Jiho okuldaki
Minwoo isimli civanmert delikanlıya tutulur. Ama öyle böyle tutulma değil, sürekli peşinde
gezinir ama bir türlü ona açılamaz. Sonra güzelim okul zamanları biter ve herkes işinin
başına geçmiştir. Jiho'nun hayatı da sürünerek ilerlemektedir. Yine bir gün daha işine geç
kalınca artık doğal olarak kovulur, o sıkıntı ile kendini sokağa attığı sırada bir de bunun
üzerine çantası çalınır. Adamın peşinden koşayım derken bir araba çıkar ve gümm ! Yok
yok kız kör olmaz, bu Yeşilçam filmi değil. Tesadüfe bakarsın ki kendisine çarpan kişi
Minwoo'dur. Hafızasını kaybetmiş numarası yaparak yakınlaşmaya çalışır. İşler tamamen
yalan üzerine kuruludur. Ama hesaba katılmayan bir şey vardır ki, başka bir erkek de
Jiho'ya çocukluğundan beri tutkundur. Hadi çıkın işin içinden...

Çok güzel G. Kore duygusal filmlerinden bir tanesi. Öncelikle göze çekim kalitesi çarpıyor.
Sonra da oyuncuların muhteşem performansı bizi filme çekiyor. Hani çok yoğun bir
duygusal atmosferi yok ama değişik bir aşk filmi olarak nitelendirebiliriz. Hem biraz güleyim
hem de acık duygulanayım derseniz, bu güzel Kore karışımını tavsiye ederim.

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 6,1

Aşka giden her yol mübahtır !



18 Ocak 2013 Cuma

Street Kings 2 :Motor City (Sokağın Kralları 2) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2011 Yapımı

Başrol: Ray Liotta, Shawn Hatosy

Kötü bir polisimiz var elimizde (Liotta). Bu kötü arkadaş bir gün kötü işler yaparken yaralanır ve
bırakır bu işleri artık. Ama diğer kötü arkadaşları bırakmamıştır. Bir gün en samimi
arkadaşı vurulur ve bizim adam bunu yapana hesabını sormak için kendi kendine söz
verir. Ve bu konuyu araştıran dedektif Sullivan (Hatosy) ile birlikte çalışmaya başlar. Ama
Sullivan bu konuyu araştırırken kendi suçunun da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığını
fark eder ve duruma el atar. Önce görgü tanıklarını ortadan kaldırmaya başlar. Tabi artık
soruşturma başka bir yöne kaymıştır. Acaba tüm delilleri yok edebilecek midir yoksa yakayı
ele mi verecektir...

Filmin girişine bayıldığımı, çok orjinal olduğunu belirteyim önce. Araba sürerken isimlerin
yazması şeklinde bir giriş yapılmış ki çok güzel olmuş. Konu olarak yapım genelinde
beklentileriniz yüksek olmasın, sade, çok da ilgi çekici olmayan bir konusu var ama sıkılıp
başından kalkmanızı engelleyecek kadar iyi yine de. Ayrıca filmdeki karı-koca ilişkilerinin
samimiyeti de gerçekçilik konusunda iyi bir yer edinmelerini sağlamış. Genel olarak
izlenilebilecek bir film. Buyrun izleyin bakalım kötü polis neler yapmış !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 5,9

Pis, kötü. kaka polis !



13 Ocak 2013 Pazar

The Hobit: An Unexpected Journey (Hobit: Beklenmedik Yolculuk) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2012 Yapımı

Başrol: Martin Freeman, Ian McKellen, Richard Armitage

Büyülü Yüzüklerin Efendisi hikayesinin en başı... Bilinmeyen bölümlerin ekrana muhteşem
bir şekilde yansıması... Bilbo Baggins bahçesinde piposunu tüttürürkem bir büyücü çıkagelir
ve ona macera yaşamak isteyip istemediğini sorar. Bilbo her ne kadar hayır dese de bizim
Gandalf'a laf geçirebilene aşk olsun. 13 tane cüce tek tek kapısına çalar ve sonraki olaylar
birbirini takip eder. Cücelerin diyarı, zenginliklerle dolu olan Erebor, muhteşem bir kuvvete
sahip olan ejderha Smaug tarafından ele geçirilmiştir. Şimdi ise cüceler diyarlarını geri almak
için Thorin önderliğinde toplanmışlardır. Ama her ne kadar Gandalf onlarla beraber yolculuk
ediyor olsa da kolay bir yolculuk olmayacaktır. Birbirleri ile kavga eden koca dağların arasından,
yer altında zibil gibi çoğalmış olan Goblin mağalarından, kurt binici orkların cirit attığı ovalardan,
cücelerden çorba yapmayı seven Trollerin inlerinden, davalarına destek vermeyen elflerin
vadilerinden geçmek zorundadırlar. Ve tabi ki Bilbo'nun yüzüğü nasıl ele geçirdiğine de tanık
olacağız. Ve bu büyüleyici orta dünyada daha neler yaşayacağız 13 cüce, 1 büyücü, 1 hobit ile...

Üç filmlik, dünya klasikleri arasında başı çeken yapımlardan olan Yüzüklerin Efendisi heyecanı
bizi hikayenin ta en başına götürüyor. Yani aslında bu film diğer üç filmden önceki film oluyor.
Bilbo'nun neler yaşadığını öğreniyoruz ve tabi ki yine gözlerimizi ekrandan ayırmak için çok çaba
sarfediyoruz. Bu yapım da çok daha gelişmiş efektleri ile bizi etkilemeye devam ediyor. Eğer daha
önce üçlemeyi izlediniz de beğendiyseniz bunu da beğenmeniz işten bile değil ama ben zaten
diğerlerini de sevmemiştim derseniz diyecek bir şeyim yok. Ben bir Yüzüklerin Efendisi fanı olarak
bu harika yapıma 9,9'dan daha düşük bir puan veremem zaten. Şu an filmin etkileyici heyecanını
yaşıyor olsam da ikinci film için de çok daha ayrı bir heyecan içerisindeyim. Bana kalırsa mı ?
Filmi kaçırmayı aklınızdan bile geçirmeyin !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 9,9

Ben Shire'den Bilbo Baggins !



10 Ocak 2013 Perşembe

The Resident (Kiracı) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2011 Yapımı

Başrol: Hilary Swank, Jeffrey Dean Morgan

Kendine kiralık bir daire arayan ve erkek arkadaşından yeni ayrılan hafif bunalımda olan
bir doktorumuz var, Juliet (Swank). Şöyle güzel bir yer kiralayayım diye etrafa bakınırken
şöyle köprü manzaralı bir daire bulur, hem de fiyatı uygundur. Daha da güzeli ev sahibi
yakışıklı, çekici bir adam, e daha ne olsun der vee daireyi tutar. Bir zaman sonra izlendiği
hissine kapılmaya başlar ve garip sesler gelmeye başlar, üzerinde sürekli bir bitkinlik vardır.
Her sabah uyandığında kendini önceki akşam kafayı çekmiş gibi hisseder. Bu garip hislerden
sonra acık şüphelenir ve kamera sistemi döşetir evine. Ve gariplik ile dolu bir günden sonra
kamera kayıtlarına bir bakar ki... Heyecanlandınız değil mi, o zaman izleyin derim !

Gayet sakin bir şekilde başlayan gerilim filmlerinden bir tanesi. Önce huzur içinde izlerken
bir şeyler dönüyor hissine kapılıyorsunuz. Sonra da olaylar birbirini takip ediyor ve neden
şüphelendiğinizi anlamaya başlıyorsunuz. Öyle çok macera dolu bir film beklemeyin, sakin
ve kendini izlettiren bir film The Resident. Başrol oyuncumuz Hilaty Swank' da yine
kendisinden beklenenleri boşa çıkartmıyor, oyunculuğunun hakkını veriyor. Ayrıca film de
şuna da dikkat ettim ki, ikinci oyuncumuz Dean Morgan' da gerçekten harika bir iş çıkarmış.
Yani rolüne tamamen kendini vermiş ve size o rolü yaşatıyor. Biraz gerileyim de kendime geleyim
derseniz hadi ekran başına !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 7,0

Biri onu gözetliyor !



6 Ocak 2013 Pazar

Stolen Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2012 Yapımı

Başrol: Nicolas Cage, Josh Lucas

Profesyonel bir kaç soyguncu, ne kadar havalı değil mi ? Ama sanki biraz modası geçmiş gibi
sanki. Bizim ihtiyar oyuncu Nicolas Cage ve arkadaşları harika bir planla bir bankayı
güzel bir şekilde boşaltıyorlar ve yaklaşık 10 milyon doları alıp kaçmaya çalışıyorlar. Ama
ufak bir aksaklık çıkıyor ve bizim ihtiyar yakalanıyor. Sonra da 8 yıl hapis. Derken zaman
su gibi akıp geçiyor ve hapisten çıkıyor. Eski arkadaşlarından biri de Cage yüzünden bacağını
kaybettiğinden intikam hissi ile yanıp tutuşuyor. Cage'in kızını kaçırıyor ve o malum miktarda
parayı istiyor. Derken kaçma kovalamaca başlıyor...

Kesinlikle haklısınız, bence de gayet standart bir senaryo. Yok yok fikrinizi falan değiştirmeye
çalışmayacağım. Klasik bir senaryo ekseninde işlenmiş, çok da kaliteli olmayan, sadece
Nicolas amcanın canı sıkıldığından yapılmış bir film bence. Ayrıca Cage'in kızı ile ile olan
ilişkisi de o kadar yapmacık olmuş ki, sanki sokaktan kız çevirmişler de filme sokmuşlar gibi.
Ha ben bu filmi neye izleyeyim derseniz, sadece Cage'i biraz özlediyseniz izleyin derim, yoksa da
sallayın gitsin !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 5,3

Bırak ulen kızımı !



1 Ocak 2013 Salı

In Time (Zamana Karşı) Hakkında Yorumum

---
---
---
---





2011 Yapımı

Başrol: Justin Timberlake, Amanda Seyfried

Kollarında havalı saatleri olan binlerce insan, yeşil yeşil parlıyor. Ama biraz bakınca
sadece hava atmak için olmadığını anlıyoruz. Bakıyoruz ki insanların yaşam süreleriymiş
bu saatler. Hem de hayatlarını idame ettirmeleri için kullandıkları para birimleri. Ne
enteresan değil mi ! Bizim başrol oyuncumuz Will Salas ya da nam ı diğer Justin Timberlake
gettoda yaşayan, kendi çapında günlük zamanını (parasını) kazanan bir hanım evladı.
Lakin bir gün bar da çok zengin olan bir adam ile tanışır, adamı soymak isteyen haydutlara
karşı adamı korur ve ondan çok önemli bilgiler aldıktan sonra, adam bütün zamanını bizim
Will'e verir ve intihar eder. Sonra annesini de zaman kısıtlığı yüzünden kaybetmesiyle
düzene karşı olan intikam duyguları kabarır.

Size hemen bir özet geçeyim. Öyle bir devirdeyiz ki tek alış veriş aracı zaman. İnsanların
sahip oldukları zaman ise kollarında dijital yeşil bir ışık ile belli. Birbirlerinin sadece ellerini
tutarak birbirlerine zaman aktarabiliyorlar. İşte böyle orjinal bir konumuz var. Ama
gerçekten yapımın her sahnesinde bu kadar farklı bir konuyu nasıl bulmuşlar diyorsunuz.
Ayrıca zamanımızı kullanmamızda daha dikkatli olmamız gerektiği mesajını da insanlara
aşılamak istiyor film. Oyuncuların yetenekleri harika, konu muhteşem, kalite de yerinde,
e o zaman 10 tam puan vermediğime şükredin !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 9,7

Ya zamanın ya canın !