Film Arama

NOT: Sayfanın en altındaki Blog Arşivi kısmından aylara göre film seçimi yapabilirsiniz.

30 Kasım 2012 Cuma

Hugo Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2011 Yapımı

Başrol: Asa Butterfield, Ben Kingsley

Bu Fransızlar sanki film işini çok iyi yapıyorlar (ama genelde duygusal olanları). Boncuk
mavisi gözlü küçük kahramanımız Hugo, Paris'deki bir tren garında amcasının yanında
gardaki saatlerin bakımını yaparak hayatına devam etmektedir. Yakın bir zamanda babasını
kaybetmenin üzüntüsü içerisinde olması dolayısıyla babasından kalan bir robotu tamir
etmek için canını dişine takmaktadır. Tabi onu tamir edince yalnızlığının giderileceğini ve
babasından bir mesaj bulacağını düşünmektedir. Sonra gardaki bir oyuncak tamircisi ile
kötü bir durumda tanışmak zorunda kalır ama belki de bu tanışma hayatını değiştirecektir,
kimbilir ?

Filmin taa en başından kesinlikle belliydi kaliteli ve zevk verecek bir yapım olduğu. Çünkü
filmin girişi bile başlı başına bir klasik olmuş. Yani romandan bu kadar güzel uyarlanırmış
diyor insan (tabi romanı okuduğumdan değil ). Ya bu da bir çocuk filmi boşver demeyin
çünkü kalitesi ve ilgi çekici konusu çocuğıun boyunu aşmış gitmiş...

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 9,0

Hugo'nun macera dolu dünyası !



24 Kasım 2012 Cumartesi

Get The Gringo Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2012 Yapımı

Başrol: Mel Gibson

İki palyaço kılıklı adam bir arabada, arkada iki polis arabası onları kovalıyor ve filme
etkili bir giriş yapıyoruz. Palyaçolardan biri maskesini çıkartıyor ve o da ne bizimi ihtiyar
Mel Gibson ! Tam yakalanacakken sınır koruma duvarını parçalayıp meksikaya geiş yapıyorlar.
Bizim yaşlı kurtu hapishaneye gönderiyorlar ama ne hapishane, sanki küçük bir şehir, evler,
aileler, çocuklar... enteresan. Bizim Gringo da ortama uyum sağlamaya çalışıyor ve bu işi de
gerçekten hızlı yapıyor. Bu arada gringo Meksika'da Amerikalı manasında kullanılıyor.
Olaylar birbirini kovalarken aksiyon ve meraklı bekleyiş zirveden pek inmiyor ve ortalık
bayağı karışıyor ve işin içinden çok farklı 2 milyon dolarlık işler çıkıyor.

Zaten filme giriş önce bir vayy iyiymiş dedirtiyor, sonra da Gibson amcayı görünce bu film
izlenir yorumunu yapıyoruz. Olaylar hakikaten sürükleyici. Meksikadaki sistemlerden de
kesitler görünce, en azından sürekli Amerika görmekten iyidir deyip ekran başında kalmaya
devam ediyoruz. Kaçma kovalamanın bol olduğu yapımda bana çok iğreti gelen durum ise
Meksikalı arkadaşların, özellikle 10 yaşındaki bir çocuğun su gibi İnglizce konuşması oldu.
Ama izleyin, farklı mekanlar görün, Meksikalılarla kaynaşın ! Ama fazla değil...

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 7,8

Amerikalının burnu en iyi para kokusu alır !



Mind Hunters (Beyin Avcıları) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2004 Yapımı

Başrol: Val Kilmer, Kathryn Morris, Jonny Lee Miller

Bir grup FBI ajanı iyi bir profilci olmak adına eğitimlerden geçmekteler. Profilci dediğim ise
suçluların kişilik analizlerini yaparak olayları aydınlatmak oluyor. Bu grup da iyi bir
eğitim için, içinde yapay bir şehir kurulmuş olan bir adaya gönderiliyor bir olayı çözmek
üzere. Ve sonra işler farklı bir hal alıyor, çünkü tuzaklar falan simulasyon olmaktan
çıkıyor ve içlerinden zamann takıntısı olan bir psikopat grup üyeleri orjinal yöntemlerle
tek tek öldürmeye başlıyor. Öyle bilmeceler ile devam ediyor gidiyor...

Film çok yeni bir yapım değil ama bence konusu orijinal olmuş. Yani kişilik tahlili yapan
FBI ajanları falan. Yapım kaliteli bir şekilde başlayarak devam ediyor. Aslında Val Kilmer'a
filmde daha fazla yer verselermiş kalitesi de bayağı artarmış. Biraz gerileyim, bakayım
bu manyaklar neyin peşindeymiş derseniz buyurunn izleyin.

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 4,8

Benim zihnim seninkini döver !



19 Kasım 2012 Pazartesi

The Expatriate Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2012 Yapımı

Başrol: Aaron Eckhart, Liana Liberato

İki Amerikalı baba kız Belçikada. Baba çalışıyor, kız da okuyor. Bir gün baba işe bir
gidiyor ki iş miş yok ortada. İşyerinin, ofisinin yerinde yeller esiyor. Ben ortalığı
birbirine katarak ne olduğunu bulmaya çalışıyor. Sonra bakıyor ki işin içinden yine CIA
çıkmış, tabi kendisi de eski bir CIA ajanı. İş arkadaşlarının hepsinin temizlenmiş olduğunu
görünce sıranın kendisinde olduğu fark ediyor ve bu sefer saldırıya geçiyor. İşlerin o
kadar karışık olduğu yetmezmiş gibi bir de kızını korumaya ve düşük çenesine katlanmaya
çalışıyor.

Yeni bir yapım. Haliyle çekim efektleri dolgun ve tatmin edici. Başroldeki arkadaşı diğer
filmlerinden de zaten pek sevmezdim ama burada iyi iş çıkarmış. Aslına bakarsanız
film genel olarak baba kzı arasındaki bağdan konu alıyor ama şunu belirteyim, ben
zerre kadar o duygusallığı yaşayamadım. Yani birbirlerine karşı olan baba kız rollerini
yaşatamıyorlar, bir zorlama var. E bu işler de zorla olmaz. Yine de macera seviyesi
yüksek ve tavsiye edilebilecek bir film.

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 5,6

Size baba diyebilir miyim ?




17 Kasım 2012 Cumartesi

Shutter Island (Zindan Adası) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2010 Yapımı

Başrol: Leonardo DiCaprio, Ben Kingsley

Shutter adasına doğru yol alan bir feribot. Feribotta da bir kaçış olayını incelemek için
bu adaya gelen bir dedektif (DiCaprio) ve ortağı. Ada akıl hastalarını zapdetmek ve
iyileştirmek için kurulmuş olan akıl sağlığı hastanesine ev sahipliği yapıyor. Gerçi adada
hava sürekli o kadar kötü ki, sağlam insan gitse akıl sağlığı bozulur o ayrı bir konu. Bizim
dedektif kaçan hastayı bahane ederek aslında farklı bir şeyi de araştırmaya gelmiştir ama
olayları derinleştirdikçe işler karışır.

Filmde kadro sağlam Leonardo oynuyor ama muhteşem performans sergilemesine rağmen
o bile kurtaramamış. Evet bu yapım da filmin sonunda herşeyi anlamamızı bekleyen
yapımlardan ama ne derece başarılı olmuş orası muamma. Büyük umutlarla başladığım
filme büyük hayal kırıklıkları ile son verdim. Olaylar güzel gidiyor ama sonlara doğru
işler öyle bir hal alır ki ''hadi lan'' dersiniz. Ama gerçekten dersiniz çünkü baştaki olayların
hiç bir manası kalmaz ve konuyu rezil ettiklerini görürsünüz. Ha bir de unutmadan söyleyeyim
gerilim müziklerini fazlasıyla boş kullanmışlar, adamlar üstü açık arabada sohbet ede ede giderken
yüksek seviyeli gerilim müziği verilir mi !?!

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 3,5

Haydaa ! Herşey sil baştan !



13 Kasım 2012 Salı

Mr. and Mrs. Smith (Bay ve Bayan Smith) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2005 Yapımı

Başrol: Brad Pitt, Angelina Jolie

İşte efsanelerin buluştuğu bir başyapıt. Kolombiya'ya yolları kesişen bir çift. Birbirlerine
orada vurulurlar ve sonra evlenirler. John (Pitt) karısının bir bilgisayar firmasında çalıştığını,
Jane (Jolie) ise kocasının mühendis olduğunu zannetmektedir ve çok iyi olmasa da evlilikleri
devam etmektedir. Ama olayın gerçeği ikisi de rakip şirketlerde profesyonel suikasçilerdir.
Ta ki bir gün ikisine de aynı hedef verilene dek. Sonra ikisi de birbirlerinin
ne olduğunu anlar ve kaçma kovalamaca başlar, çok büyük bir karı koca kavgası gibi.

Dediğim gibi bir başyapıt, bir klasik. Belki de ikisinin de en iyi yapıtlarındandır. Filmin başından
sonuna kadar sıkılma olasılığınız bile yok. Her saniyesi heyecan dolu. Brad Pitt ve Angelina Jolie'nin
göz kamaştıran oyunculukları zaten filmin hammaddesi. İzleyin film nasıl yapılırmış bir görün derim.

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 9,3

Efsanelerin kapışması !



10 Kasım 2012 Cumartesi

Red Lights (Medyum) Hakkında Yorumum

--
---
---
---




2012 Yapımı

Başrol: Cilliam Murphy, Robert De Niro

Doğaüstü güçler var mı, yoksa sadece palavradan mı ibaret ? Profesör Margaret ve
asistanı Tom (Murpht) bu güçlerin varolduğuna inanan insanlara doğru bildiklerini
anlatmak için canla başla çalışıyorlar. Kendisini medyum olarak tanıtanları deşifre
edip duruyorlar. İşler böyle günlük güneşlik giderken medyumların piri olan Simon Silver
ortaya çıkıyor. Her ne kadar Margaret istemese de Tom Silver' ı (De Niro) deşifre etmek için
kolları sıvıyor. Margaret'inde ölümü olaylara tuz biber oluyor ve Tom çalışmalara hız
veriyor. Tam herşeyi anladık, olayları çözdük derken...

Şurasından şüphe yok ki, çoğumuz için filmi izlememizin en büyük etkeni Robert amca.
Zaten yapıma rengini ve şeklini veren de kendisi oluyor. Yapım kalitesini çok yüceltemem,
pek fazla masraf yapılmamış. Bazı kısımların çok karıştığını da söylemem gerek. Ayrıca
filmi bitirip şöyle bir durduğunuzda şunu diyeceğinizden de eminim; ''film güzeldi ama
güzel olan hangi kısmıydı acaba ?''

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 6,1

Gerçeği öğrenmeye hazır mısın !



8 Kasım 2012 Perşembe

Hide and Seek (Saklambaç) Hakkında Yorumum

---
---
---




2010 Yapımı

Başrol: Purab Kohli, Arjan Bajwa

Tac Mahal figürünün etrafında gelişen karışık olaylar ile filme giriş yapıyoruz. Bu arada
baştan söyleyeyim, her ne kadar gerilimin g'sini bile görmeyecek olsanız da bu bir gerilim
filmi. Yani öyle yaptıklarını zannetmişler. Bir grup genç bir evde toplanıp doğum günü
partisi verirken bazı olaylar falan filan olur ve bu olaylardan tam 12 yıl sonra aralarından
bir kendini psikopat zanneden gerizekalı çıkıp intikam almaya çalışır. Alttan verilen
müziklerle ortam gerilmeye çalışılır falan. Sadece filmin en sonundaki sahne bile size
'' ıyy '' dedirtmeye yeter. Zaten Hintli kardeşlerimiz bence sadece duygusal film yapsalar iyi olur.

Bütçesine falan fazla birşey diyemem ama konu olarak vasat. Yapımın başları bile buram
buram acemilik kokmakta zaten. Eğer kendinize acı çektirmek size zevk veriyorsa
izleyebilirsiniz, yoksa sallayın gitsin !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 3,3

Hinti arkadaşlar gerilim filmi yapmaya kalkarsa !



6 Kasım 2012 Salı

Lockout (İsyan) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2012 Yapımı

Başrol: Guy Pearce, Maggie Grace

Sene 2079. Bir adet gelecek filmi. Yine Amerika'nın gizli servisinde çalışan bir arkadaşımız
olan Snow'a (Pearce) bir iş üzerindeyken komplo kuruluyor ve hapse gönderilmek üzere bekliyor.
Hapis dediysek MS One isimli bir uzay istasyonu, ee sene 2079 ! Başkanın kızı 500
mahkumun dondurularak tutulduğu bu hapishaneye bir gezi düzenliyor ve kızın moron
koruması yüzünden bir mahkum kaçıyor ve diğerlerini serbest bırakıyor. İşte zurnanın
zort dediği kısım. İstasyona operasyon yapsalar olmaz, e ne yapalım derken tabi ki
Snow'u gönderiyorlar kızı kapsın da gelsin diye. Asi, inatçı ve alaycı arkadaş Snow da
aklında başka planlar ile yola çıkıyor.

Bir gelecek filmi dediğimiz zaman uçan arabalar, ışın silahları falan aklımıza geliyor
ama bu filmde bu ayrıntıların üzerinde pek durmamışlar. Zaten bazı sahnelerde bariz
bilgisayar animasyonu izleri de görebiliyoruz. Baş kahraman üzerine daha birçok film
çekilebilecek bir karakter oluşturmuş. Vurdum duymaz ve esprili. Ama hakkını da vermek
lazım filmdeki kötü karakterlerden biri olan metal dişli arkadaş harika bir kötü rolü
oluşturmuş, filmde öldürmeselermiş daha çok kullanılabilirmiş gerçekten. Sonuç olarak
bence mutlaka izleyin !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 7,2

Hapishane uzay istasyonu, ellerde Baretta' lar !



4 Kasım 2012 Pazar

The Storm Warriors (Fırtına Savaşçıları) Hakkında Yorumum

---
---
---
---




2009 Yapımı

Başrol: Aaron Kwok, Ekin Cheng

Lord Godless olağanüstü güçleri ile Çin'i ele geçirmeye çalışır. Karşısına çıkanı yok
etmektedir ve artık durdurulması gerekmektedir. Bizim kahramanlar Rüzgar ile Bulut
İsimsiz ustadan eğitim almaya giderler. Tabi güçlenmeleri için önce karanlık gücü
kazanmaları gerekmektedir. Ama Rüzgar eğitimini yarıda bırakır ve karanlık gücün
etkisi altına girer. Lord Godless'i yok ederler ama şimdi Rüzgar daha büyük bir tehlike
oluşturmaktadır. Ve buna karşı durabilecek tek kişi de Bulut'tur. Fantastik dövüş sanatları
ile birbirlerine karşı büyük bir mücadeleye girişirler.

Şöyle bakınca standart fantastik güçleri olan uzakdoğulu filmlerinden olduğunu düşünmemiz
normal tabi ki. Ama filmin bazı sahnelerindeki mantığı çözdükten sonra çok kaliteli
konular işlediğini fark edebilirsiniz. Gerçekten bazı kurgular var ki, konusu başlı başına
bir film olabilecek düzeyde. Filmin genelinde sıkılacağınızdan eminim ama fantastik
severlerdenseniz bence bir bakın derim !

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 5,3

Ve Bulut kaplar her yanı, sonra bir Rüzgar eser şiddetle !



2 Kasım 2012 Cuma

Flowers of War (Savaşın Çiçekleri) Hakkında Yorumum

---
---
---
---





2011 Yapımı

Başrol: Christian Bale, Ni Ni

Çin'in Nanking şehrinde savaşın ortasındayız. Japonya ile Çin birbirine girmiş. Her taraf
harabe, yerler ceset dolu, havada sürekli kara bir bulut dolaşıyor ve kulaklarda bitmek
bilmeyen silah sesleri. Tam bir savaş ortamı. Bizim cesetlerden sorumlu arkadaş (Bale)
Nanking'deki kilisenin papazını almak için geliyor. Bakıyor ki adamı papaz efendiyi
çoktan gömmüşler. O da diyor ki, madem buraya kadar geldim, bari paramı verin ( Bu
kısımda bu adamın bir Amerikalı olduğunu anlıyoruz). Kilisede bir düzine kız öğrenci
başlarında ise bir tane erkek öğrenci kalmış. John' da para koparmak için beklerken
bir anda kendini kilisedeki öğrencilerin koruyucusu olarak bulur. Savaştan kaçarak
kiliseye bir düzine de hayat kadını sığınır. İşte savaşımızın çiçekleri de hayat kadınları
oluyor. Japonların saldırısı, herkesin fedakarlığı ekseninde dönüyor film.

Farklı konusu olan bir yapıt olmuş. Kendinizi gerçekten savaş ortamında hissedebilirsiniz.
Bağıran askerler, havada uçuşan kurşunlar, oradan oraya kaçışan kadınlar... Film
genelde kız öğrencilerin ve hayat kadınlarının vıcırtıları ile geçse de çok sıkılmanıza fırsat
vermeden araya bir hareketlilik koyuyorlar. Lakin bir Amerikalının orada ne gezdiği
konusu da garibime gitmedi değil. Zannedersem film için Amerikalılar ile Çinliler birleşmiş
Japonlara çamur atalım demişler ve altta alttan bize Japonların çok kötü olduğu imajını
vermeye çalışmışlar.

Bu filme benim verdiğim puan 10 üzerinden 7,6

Savaşın çiçekleri: hayat kadınları !